Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32
Marketten çıkar çıkmaz rastladım ona. Sabah herkesin işe gittiği zamanlarda eve dönmeyi seviyordum. Herkesin hayata karıştığı zamanlarda hayattan uzaklaşmak keyif vericiydi. O da işe gidiyormuş, dün gece evimin yakınındaki bir arkadaşında kalmış ve bu tesadüfle de karşılaşmışız. Güzel bir kadın değildi Oya. Yani yüzü güzel olmayanlardandı ama 15 yıl sonra bile değişen neredeyse hiç bir şey olmamış muhteşem bedeninde. Sanırım Tanrı onu yaratırken bedeninden başlamış ve o kadar kusursuz bir iş çıkarmış ki ortaya, sonrasında diğer kadınlara haksızlık olmasın diye çirkin bir yüz vermişti. Dümdüz bacaklarının üzerinde neredeyse hiç sarkmamış göğüsleri ve hala incecik beliyle nefes kesiyordu. Kısa bir süre bakışınca tanıdık birbirimizi. Garip bir özlemle sarıldık. Ayak üstü biraz hoş beşten sonra geciktiğini, gitmesi gerektiğini söyledi ama hani olur ya anlarsınız bazen karşınızdakinin söylediğinin aslında istediği olmadığını. Anlamıştım bende. Öğle yemeği için randevulaştık.
Parmağındaki alyansı görmüş olmama rağmen yine de bir umutla hazırlandım. Eski bir tanıdığım olmasına rağmen bu kadar zamandan sonra onu yine görmek beni heyecanlandırmıştı. Ve sanırım bir üniversite gezisinde çok sarhoş olup öpüşmekten öteye gidemeyişimiz içimde bir uhde olarak kalmıştı.
Bütün endamı ile girdi yemek için sözleştiğimiz yere. Yanından geçtiği masalardaki adamlar gözlerini alamıyorlardı kalçalarından. Ve o sanki oradaki bütün erkeklerin içinin caddelerinde yürüyordu yüksek topuklu ayakkabı sesleriyle. Onun anlamayacağı bir şekilde tebessüm ettim bu duruma. Ayağa kalkıp karşıladım onu. Öperken kokusunu içime çektim belli belirsiz. Anlamış ve biraz garip karşılayarak tebessüm edip, saçıyla oynayıp oturmuştu yerine. Siparişlerden sonra başladık konuşmaya. Ardımızda 15 koca yıl vardı. Anlattıkça anlattı. Bende. Yemekten sonra birer kadeh şarap içmeyi teklif ettiğimde önce hayır dönmem lazım dedi ama bir şekilde kabul ettirdim, çünkü sahiden nefis bir sohbet oluyordu. Kadehlerimiz bitirdiğimiz anda ben ikincileri sipariş ederken o telefon açmış o an uydurduğu bir yalanla işyerinden öğleden sonrası için izin almıştı.
İkinci kadehin ortasında eteğindeki taşlarda dökmeye başlamıştı. O ana kadar anlattığı güya kusursuz hayatın aslında hiçte öyle olmadığı ortaya çıktı. Kocası tam bir büyümemiş cocuk senrdomundaki sorumsuzlukla davranıyor ve geçen 10 yılını heba ediyordu kadının. Hele ki bu son sefer. Borçlu kalmak istemeyeceğiniz kişilere onun için ciddi sayılabilecek bir parayı borçlanmıştı. Ve dün gece de arkadaşında kalmasının sebebi de, kocasının onu arayıp borcun ödenmesi için geçen sürenin dolduğu ve eve gitmemesi gerektiğini söylemesinden dolayı idi.
“Düşünsene” dedi. “ O para ödenene kadar eve gidemeyeceğim” “Ama” dedi. “Onu seviyorum”. “Bu anlattıklarım sana belki çok kötü gelebilir ama o aslında iyi biri.” “Sadece şanssız”. “Hangi işe girse bir sorun çıkıyor” diyerek bilinen bir beceriksiz tutunamayanı tarif etti bana. Kadınların böyle erkeklere duyduğu ilgiyi bildiğimden onu anladığımı söyledim. İkinci kadehler de bitmişti ve kısa bir sessizlik oldu.
Ben iyi bir insan olmayı hiç beceremedim bu hayatta. İyi insanların hep ezildiklerini gördüğümden mi yoksa mayamda olmayışından mı bilmiyorum, iyi biri olmaya da açıkcası çok çabalamadım. Oya’nın bu anlattıkları başkalarını üzebilecekken beni sadece daha da fazla tahrik etmişti.
“Oya” dedim… “Üzülme”… “Bir çaresine bakarız”… “Hadi gel sıkıldın sen burada, biliyorsun ev yakın bende devam edelim, Evde buradakilerden daha iyi bir şarabım var”. Eminim o iki kadeh şarabı içmemiş olsaydık anında hayır cevabını alırdım. Yine de hemen evet demedi. Birkaç gizli ısrardan sonra kabul etti gelmeyi.
Zor tuttum kendimi asansörde ona yaslamamak için bedenimi. Evin kapısından içeri girer girmez lavaboyu sordu, tarif ettim. O içerideyken bende şarabı açıp biraz da fazlaca doldurdum kadehlerimize. Aynada kendimi gördüm. Kendinden memnun bir kötülük vardı yüzümde. Geldi hemen karşımdaki koltuğa oturdu. Özellikle öyle oturması için yönlendirdim onu. “Çok koymuşsun” dedi kadehine bakarak. Farkında olmadığımı söyledim, bir yandan da kapalı bacaklarına bakarak.
Dünyanın bir çok tehlikeli bölgesinde senelerdir iş yapıp fena olmayan bir küçük servet edinmiştim. İstesem kalan ömrümü hiç çalışmadan rahatlıkla geçirebilecek kadar param vardı. Oldukça sıkıntılı zamanlardan sonra şimdi hayatın keyfini sürüyordum.
“Kocanı çok seviyor musun” diye sordum. “Hem de çok” dedi. “Çok fazla, ona bir zarar gelmesini istemiyorum..”.
“Bu parayı ödeyebilirim” dedim. Donup kaldı. “Neden” diye sordu önce sonra hemen ardından “hayır kabul edemem” dedi, sonrasında “nasıl geri öderim sana”. “Hem bu çok bir para,” diye sanki kendi kendine konuşur gibi söylendi.
“Geri ödemeyeceksin” dedim. Anlamadığı her halinden belli bakışlarla bana baktı. Eninde sonunda aynı üniversitenin ayrı bölümlerinde okuyup hasbelkader tanıştığı ve beklide o öpüşmemizi bile unuttuğu biriydim. “Ne demek” dedi “geri ödemeyeceksin”. “Ödemeyeceksin çünkü karşılığında benimle sevişmeni istiyorum” dedim.
Bir insanın gözbebeklerinin bir anda bu kadar büyüdüğünü ilk defa görüyordum. Elindeki kadehin içindeki şarabı yüzüme fırlattı. Yarısı yüzüme kalan yarısı oturduğum koltuğa denk geldi. Hırsla kalktı. Çantasını aranmaya başladı bir yandan da ne kadar iğrenç bir yaratık olduğumu bana en galiz küfürlerle sıralıyordu. “O adamları tanıyorum” dedim. “Evet bu kadar para için belki öldürmezler kocanı ama, en az 3 ay hastanede yatacak kadar zarar verirler ona ve sonrasında da yine peşinizi bırakmazlar.” “Kocanın ilk hastaneye gittiği anı canlandır kafanda” dedim. İnanamaz gözlerle bana baktı. “Sen nasıl bir şeytansın” dedi. “Şeytan değilim sadece eski bir arkadaşıma yardım ediyorum ve karşılığında da ondan bir iyilik istiyorum” dedim. Kafasının içinden geçenleri tahmin edebiliyordum. Bu ikilem hareket etmem için uygun zamandı. Kalktım yanına gittim. Yanakları titriyordu. Gözleri dolmuştu. Düğmelerini açtım gömleğinin. Tahmin ettiğim gibi zerre sarkmamış göğüsleri hafif taşmıştı sutyeninden. Eğilip emdim taşan yerlerini. Sanki hiç nefes almıyormuş gibi duruyordu. Duvara yaslanmış yaşadığı şeylere inanamaz gözlerle sadece duruyordu. Dudaklarını öptüm.. Ama sadece ben, o beni öpmedi. Boynunu ve sonra kulak memelerini emdim. Elimi sokup dışarı çıkardım sol memesini ve sanırım nefretten büyümüş kocaman olmuş ucunu önce dudaklarımla ısırarak sonra emerek öptüm: Dizlerine kadar götürüp elimi bacaklarının içini okşayarak sıyırdım eteğini kasıklarına kadar. Avuçladım külotunun üstünden onu. Hiçbir tepki vermiyordu ve bu beni daha da tahrik ediyordu. Külotunu yana sıyırıp hafifce alt dudaklarını okşadım.parmaklarımla. Gözlerimse gözlerine bakıyordu. O bir tür kurban bense bir tür şeytandım o an. Omuzlarından tutup bastırarak aşağı inmesini sağladım.Çok direnmedi. Büyük bir risk alarak açtım pantolonumun düğmesini ve indirdim fermuarımı. Hiç istemeyerek istediğimi yapmaya başladı. Onun bu isteksizliği benim başımı döndürüyordu. Dudakları beni emerken kasılıyordum her ağzının içinde kayboluşumda. Zorluyordum arada tutup başını daha derinine sokuyordum ağzının ve o kendini geri çekiyordu. Bu azabı bir süre devam ettirdim ve en delirdiğim noktada tutup omuzlarından kaldırdım ve biraz sertçe az önce bana kadehindeki şarabı fırlattığı koltuğa yasladım onu. Arkasına geçip sıyırdım eteğini yeniden beline kadar ve yine çıkarmadım bile külotunu. Çok az ıslanmış içine, ağzındaki sularla iyice ıslattığı sertliğimi birden ve hızla girince bacaklarının acıdan titrediğini hissettim. İnlemeyle inilti arası bir ses çıkararak küfretti bana. Bense daha derinine girmek için kasıklarım kalçalarına değene kadar yüklendim. Umursamadan ıslak olmayışını hepsini çıkarıp yeniden yeniden yeniden ve her seferinde daha hızla girip çıkmaya devam ettim. Sağ kolumu karnından dolayıp kanırtarak içine girdiğimde ayakları da yerden kesiliyordu her defasında. Acıyla bağırıyordu ve o her bağırışı içimdeki hayvanı daha da uyandırıyordu. Delirmiş gibiydim. Memesinin tekini avuçlamış aynı zamanda ucunu parmaklarımın arasına sıkıştırmıştım ve deli gibi sıkıyordum. İnanılmaz bir zevk alıyordum onun bu zevk almamazlığı karşısında. Ruhsal olarak olmasa da fiziksel olarak ister istemez ıslanmıştı. Ve ben artık çok kolay girip çıkabiliyordum içine. Acıdan çıkan sesi yerine garip bir iniltiye bırakmıştı ve sanırım o da anlamadığı bir zevk almaya başlamıştı. Oysa ben onun hiç zevk almasını istemiyordum. Çıktım içinden. Sularıyla beni sırılsıklam yapmıştı. O boşaldığımı sandığı an ben arka deliğine gelip zorlamaya başladım. “Hayır sakın” deyip kendini ileri doğru itti. “Yapma” dedi “bunu daha önce hiç yapmadım.” Kaldırıp onu omuzlarından yine aynı hırsla hemen yandaki masaya yatırdım yüz üstü ve üzerine abanarak kulağına “kocanı düşün” dedim.. “Kocanı o çok sevdiğin kocanı biraz sonra kurtarmış olacaksın..” “Hayır sen bir orospu çocu” derken kalanında bağırmaya başladı çünkü ben arka deliğini yırtar gibi girmiştim içine. İçine girip kaldım çünkü o kadar kasmıştı ki kendini nefesi bile çıkamıyordu bağırmak istediği halde. Çok az sakinleşmesini bekledim ve yavaşca çıkardım yarısını. İnliyordu sadece inliyordu ve ben çıkardığım kadarını yine soktum ona. Sonra yeniden yeniden ve alıştığı anda da deli gibi girip çıkmaya başladım. O kadar bağırmaya başlamıştıki acıdan, elimle ağzını kapamak zorunda kaldım. Masanın karşısındaki aynada göz göze geldik o başını kaldırıp bana bakınca ve ben bana bu kadar nefretle bakıldığını ilk defa gördüm. Ve bu yüz artık dayanamamı sağladı. Bütün bedenimdeki kötülüğü boşaltır gibi boşalmaya başladım. Titremeyen hiçbir yerim kalmamıştı sadece boşalıyordum. Bu muhteşem zaman neredeyse bir dakikaya yakın sürdü. Usulca çıktım içinden… Kendimi en yakın koltuğa bıraktım. Beş dakika kadar hiç kımıldamadan o da masada olduğu gibi kaldı. Ben içeri lavaboya geçtim. Bilerek fazla kaldım içeride. Dışarı çıktığımda giyinmiş ve yine aynı nefret dolu bakışlarla bana bakıyordu. “Hesap numarası” dedim ve bir kağıt kalem uzattım ona. Yazdı.. “Bekle” dedim. Hemen sahte bir kimlikle açtığım bir başka hesabımdan parayı internet üzerinden hesabına geçirdim. “Tamam” dedim. “Hayatımın sonuna dek sana beddua okuyacağım” deyip gitti.
Genelde gündüz viski içmem. Kadehimi sek skoçla doldurup iki buz attım içine. Hava biraz serindi balkonda hafif ürperdim. Kendimden nefret ederken boğaza bakarak içimdeki kötüye kadeh kaldırdım…
Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32