Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32
Hayat Sürprizlerle Doludur
Ağustos ayıydı. Askerden yeni gelmiştim. 24 yaşımı henüz doldurmuştum. Öğretmenlik sınavına girebilmek için neredeyse bir sene daha beklemek zorundaydım. Zor geliyordu, çünkü epey züğürttüm. Geçici bir işe ihtiyacım vardı. İlk iş olarak özel dershanelerin kapılarını çaldım. Öyle komik ücretler teklif ediyorlardı ki, ne yemeğim, ne yol param, ne cigara parama yeterdi. Kabul etmem mümkün değildi. Değildi, ama ben de çok sıkıntıdaydım.
Öğretmenlikten umudu kesip tam bir amele gibi ne iş olsa yaparım durumuna düşmüştüm. Umarsız çaresiz etrafıma bakınarak avare avare geziyordum. Topkapı’da sanayide küçük bir torna atölyesinin camında ‘Acele eleman aranıyor!’ ilanını görünce baba mesleğim aklıma geldi. Daldım içeri. Benden birkaç yaş büyük, 35 yaşlarında, patron olduğunu sonradan öğrendiğim Cenk Bey ile tanıştım. Kısaca durumumu anlattım. Anlayışla karşıladı, ama işi yapıp yapamayacağım konusunda tereddütlü idi. Eğer becerebilirsem mükemmel bir maaş beni bekliyordu. Çünkü iş geçici idi, sigorta v.s yoktu. Patron da süper bir ihale almış, ama işi yetiştirebilmek için benim gibi saat-mesai tanımayan biriyle çalışmak zorundaydı. “Deneriz patron!” dedim.
Hemen işbaşı yapmam gerekiyordu. Tamamı bilgisayarlı CNC torna tezgahlarında hiç tecrübem yoktu doğrusu. Ama torna makinelerinin çalışma şeklini biliyordum. Meslek kolay unutulmuyor aslında. İki günde kendimi toparladım. Bu küçük ve temiz atölyede ne aradığını hala çözemediğim, bilgisayardan çok iyi anlayan Tuncay sağ olsun çok yardımcı olmuştu. Ama asıl sorun benim evden işe geliş gidiş saatlerindeydi. Gece 12’lere kadar çalıştıktan sonra, Esenler’in yukarı mahallelerine gitmem çok zor oluyordu. Topkapı’daki bu minik işyerinde 3 kişi çalışıyorduk. Tam otomatik tezgahlarda çok iyi iş çıkarıyorduk, ama çok ta yoruluyorduk. İşe başlayalı 2 hafta olmuştu. Küçük dükkanda toplam 3 kişi olunca aslında birbirimizi tanımaya başlamıştık. Tuncay 21 yaşındaymış, halen askere gitmemişti. Cenk Beyin hanımının kardeşi imiş. Atölyeye yakın bir yerlerde ailesiyle birlikte oturuyordu.
Patron Cenk Bey de en az bizim kadar yoruluyordu. Yine böyle geç saatlere kadar kaldığımız bir akşam Cenk Beye atölyede yatmak istediğimi bile söyledim. Zira gece saat 12’den sonra Esenler minibüsü bulmak zor oluyor, taksi parası da canıma okuyordu. Patron benim iyi niyetimi karşılıksız bırakmak istemedi, “Bize gel, bizde kal!” dedi. Evleri iş yerine oldukça yakındı. Rahatsız etmek istemediğimi söyledim. Patron ısrar etti. Çok yorgundum. Dayanamadım doğrusu. Yol gözümde nasıl da büyüyordu. “Peki!” dedim…
Saat gece 1’e geliyordu büyükçe bir apartman dairesine geldiğimizde. Cenk bey daha önce hanımına bahsetmiş olmalıydı. 1.75 boylarında, beyaz tenli, güler yüzlü genç bir hanım bizi kapıda karşıladı. Kısaca, “Hoş geldiniz!” deyip içeriye buyur etti. Derhal banyoya gittik. Elimizi yüzümüzü güzelce yıkayıp oturma odasına geçmeye hazırlanırken, “Yemek hazır!” diye bir ses geldi mutfaktan. Cenk beyin karısı Aylin hanım seri bir şekilde şirin bir sofra hazırlayıvermişti 5 dakikada. Aylin hanım konuşkan, hoşsohbet bir kadındı. Devamlı birşeyler anlatıp, sanki esk**en beri tanışıyormuşuz gibi samimi davranıyordu. Birşeyler atıştırdık. Nasıl uykum var. Oturma odasına geçtik. Cenk bey Çek-yatı göstererek yatıp yatamayacağımı sordu. Canıma minnet. Bu arada Cenk bey Çek-yatı açtı. Aylin hanım içerden çarşaf, yastık ve bir pike getirdi. Oturma odasının televizyonu tam yatacağım yerin karşısındaydı. Cenk beye baktım. Uzaktan kumandayı bana uzattı, “Ben yorgunum sen ne yaparsan yap!” dedi, iyi geceler dileyip yatak odasına doğru yöneldi. Aylin hanım da bir şeye ihtiyacım olup olmadığımı sordu. “Yok!” deyip teşekkür ettim, mutfağa doğru gitti. Ben de ışığı kapatıp televizyonu açtım.
Oldukça sıcak bir gece olduğu için camlar zaten açıktı, birazcık esinti olsun diye kapıyı da açık bıraktım. Mutfaktan Aylin hanımın bulaşık yıkarken çıkardığı sesler geliyordu, bir de TV’nin kısık sesi. Çek-yat’a uzandım. Kanallar arasında dolaşırken televizyonda erotik bir film görünce uykum kaçıverdi, gözlerim açıldı. Büyük bir dikkatle filmi izlemeye dalmış olmalıyım ki, Aylin hanımı karşımdaki kanepede gördüğümde neredeyse yarım saattir film izliyordum. Şok olmuştum. Suçüstü yakalanmıştım. Çünkü deminden beri farkında olmadan sikimi ovuşturup duruyordum. Utandım. Bozuldum. İlk defa gittiğim ve aslında saygı duyduğum bir insanın evinde böyle bir şey olmamalıydı. Aylin hanım gülümsedi ve ortamın sessizliğini bozmamaya çalışarak, “Utanacak bir şey yok, sıkılma!” derken fısıldar gibi konuşuyordu.
Telaşla TV’yi kapattım. “Niye kapattın? Ne var bunda, ben de seyrediyordum!” deyince ikinci kez şok oldum. Ciddi olup olmadığını anlamak için yüzüne baktım. Kararlı görünüyordu. Açtım. Film devam ediyordu. Epey açık bir sahneydi. Büyük ekran TV’den gelen ses ve görüntüler, sıcak bir yaz akşamının sessizliğinde öyle kuvvetli bir şehvet ortamı yaratıyordu ki, iniltiler çığlıklar arasında çıplak kadın ve erkek bedenleri baş döndürücü bir zevk fırtınası estiriyordu. Aslında sonradan o fırtınanın filmden değil, öyle bir filmi hiç tanımadığım güzel bir kadınla kaçamak bir ortamda seyretmekten geldiğini fark edecektim. Aylin hanıma dönüp, “Cenk bey?” diyecek oldum. “O çoktan uyudu!” dedi. Söyleyecek bir şey bulamadım, mecburen filmi seyretmeye devam ettim.
Biraz sonra Aylin hanım, “Eee?” dedi. Döndüm şaşkın şaşkın Aylin hanıma baktım. Açıklama yapar gibi başıyla bacak aramı işaret ederek, “Devam etmeyecek misin?” dedi. Utancım bir kat daha arttı. Demek ki ne yaptığımı görmüş, çaktırmadan filmle beraber beni de izlemişti. “Ayıp olur!” dedim. “Ne ayıbı canım, sen genç adamsın. Neticede bu da bir ihtiyaç!” dedi. “Öyle ama, sizin yanınızda yapamam!” dedim. “Az önce yapıyordun ama!” dedi. “Sizi görmemiştim!” dedim. “Hadi ama, gene burada olmadığımı farz et ne olur!” dedi. Ses tonunda bir yumuşama, bir fısıldama, bir erotizm hakimdi. Ben olmaz dedikçe Aylin hanım ısrar ediyordu. Daha sessiz konuşabilmek için benim yattığım Çek-yatın ucuna ilişivermişti. “Ne olur, nasıl yaptığını görmek istiyorum!” diyordu. Kulağıma fısıldamaya çalışır gibi yaklaşarak dudaklarıma yapıştığında yatağımda zıpladım, duvar dibine doğru kaçtım. Ortada enteresan bir durum vardı.
Aslında benim o kadar çok sekse ihtiyacım vardı ki, o an hayatımı bile riske atabilirdim. Ama teklif karşıdan gelince nazlanmak ta bana düşmüştü. Bu arada ikimizin de beklemediği bir şey oldu, film bitti. Kala kaldık. Derin bir sessizlik daha oldu, Aylin hanım yavaşça, “Bekle!” dedi, içeriye gitti. 5 dakika sonra kapıda bir karaltı görüp başımı çevirdiğimde şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım. Aylin hanım üzerine kıpkırmızı kısa saten bir gecelik giymişti. Geceliğin önü açıktı, içinde beyaz dantelli tanga külot ve sütyen vardı. Elindeki CD’yi bana gösterirken gülümsüyordu, “Yarım bırakmak yok!” dedi.
Mükemmel vücudunu ilk kez dikkatle inceliyordum. Gerçekten çok güzel bir kadındı. Eskilerin ‘Mevzun’ dedikleri ölçülü bir vücudu vardı. Televizyonun durduğu dolabın altına doğru eğilirken kasten belini çukurlaştırdı, kısacık sabahlığın altından kalçalarını yukarıya doğru kaldırıp CD’yi VCD-Playere yerleştirdi. Tanga kalçalarını harika gösteriyordu. Beklenmedik bir gelişmeydi bütün olanlar. Her şey ‘aşırı derecede’ ummadığım kadar yolunda gidiyordu. Ama halen içimde bir korku vardı doğrusu. Cenk bey her an karısının yanında olmadığını fark edip kıyameti koparabilirdi. Aylin hanım sanki aklımdan geçenleri okuyormuş gibi, “Merak etme uykusu ağırdır, top atsan uyanmaz!” dedi…
CD’de bu kez Hard-Porno tarzında bir film bizi adım adım zevk girdabına yaklaştırıyordu. Aylin hanım da benim yanıma uzanmıştı. Ben pikenin altına sığınmaya çalışırken, “Biraz daha nazlanırsan şimdi bağıracağım!” dedi. “Dur dur…” dememle dudaklarıma yapışması bir oldu.
Aylin hanım içeri gittiğinde atletimi çıkartmıştım. Elini bacak arama attı. Büyük bir merakla araştırıyor gibiydi. Demin TV’de hafif bir film izlerken dimdik olan sikim şimdi inikti. Elini attığında yavaş yavaş kıpırdanmalar oldu. Uzun uzun, yumuşak yumuşak öpüştük, ama dilimi ağzında dolaştırmama izin vermedi. Külodumu aşağıya doğru çekiştirmeye başlayınca bir hamlede külodumu çıkarıverdim. Sikimi avuçlamaya devam ediyordu. Dudaklarını yavaşça göğsüme, karnıma, oradan da aşağıya götürdü. İnik olan sikimin tamamını ağzının içinde eziyordu. Bende de artık yavaş yavaş hareketlenmeler başlamıştı. Aslında birşey düşünecek halim kalmamıştı da ondan. Taş gibi olmuştum. Aylin hanım zafer kazanmış komutan edasıyla taş gibi sikimi gösterip ‘Nasıl becerdim!’ der gibilerinden gururlanıyordu. Haklıydı aslında, neticede o beni beceriyordu.
Yavaşça yanıma çektim. Boynunu öptüm defalarca. Geceliğini çıkardım. Beyaz dantelli sütyeninin kopçalarını çıkartmayı beceremedim. Ama o sorunu da çabucak hallediverdi. Usulca yanıma uzanıverdi. Vücudunu hayranlıkla seyrettim. Göğüslerini öpmeye başladım vakit kaybetmeden. Çok güzel göğüsleri vardı, çok büyük değildiler. Karnını, göbek çukurunu öptüm usulca. Arkasını dönmesini istedim, ikiletmedi. VCD’de hala pornofilm oynamaya devam ediyordu, ama filmle ilgilenen yoktu. Kalçaları muhteşemdi. Beyaz külot kalçaların arasında kaybolmuş, bel hizasında yeniden belirmişti. Kalçalarını minik minik ısırarak, mıncıklayarak fakat külotunu çıkarmadan dakikalarca yoğurdum. Tekrar yüzünü dönmek için kalktığında, üzerindeki kalan son parçayı da fırlatıp attım. Sırtüstü yatıp dizlerini karnına doğru topladığında, yeni hedefim tertemiz traşlanmış amcığı idi. Derhal yalamaya başladım. Bızırına dilimi değdirdikçe inliyordu. O inledikçe ben tedirgin oluyordum. Durdum. Baktım. Yalvaran bir sesle, “Ne olur devam et!” dedi. “Tamam, ama sen de sessiz ol!” dedim, yalamaya devam ettim.
İniltiler hırıltılara dönüşmeye başladığında, ben de daha fazla dayanamayacağımı anladım. Üzerine doğru gelirken, “Ne olur haydi çabuk sok!” diye inlemeye başlamıştı. Sikimin sadece kafasını bızırına sürtmeye devam ettim. “Hadi sok artık!” diye ağlar gibi bir ses tonuyla yalvarmaya, inlemeye başladı. Bir iki sürtmeden sonra sertçe içine girmemle, “Oohhh!” diyen boğuk bir sesin odayı kaplaması bir oldu. Birkaç kez gidip geldim. İniltiler artık kesik kesik geliyordu. Biraz sonra tekrar derin bir, “Oohhhhh!” sesi geldi. Sanırım Aylin hanım rahatlamış olmalıydı. Beni belimden tuttuğu gibi kendine doğru çekip, sikimi ta dibine kadar kökledi, çıkmamam için de beni sıkı sıkı tutmaya devam ediyordu. Kısa bir süre böylece hareketsiz kaldık. Sikimin nabız atışları çok net bir şekilde hissediliyordu. Ufak ufak hareketlenmeye başladım, sonra biraz daha, biraz daha derken hızla girip çıkmaya başladım. Kısa bir süre sonra ben de bir hayvan gibi böğürmemek için kendimi tutmaya çalışarak hayatımın en karmaşık orgazmını yaşadım. Bütün döllerimi Aylin hanımın karnına, göğüslerine doğru fışkırtarak yatağın üzerin yığılıp kaldım.
Bugün ne kadar çok yorulduğum bir kez daha aklıma geldiğinde saat neredeyse sabahın 5’ine geliyordu. Aylin Hanım usulca yanımdan kalktı, yanağıma bir öpücük kondurarak, kısaca, “Sağol!” dedi, hızla içeriye doğru giderek kayboldu. Kalakalmıştım. Yaşadıklarımın rüya olup olmadığını sorgulayacak kadar bile halim yoktu. Uyuya kalmışım…
[Mert]
Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32