Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32
Kapıcı Hasan 2 – Kapıcının Yeğeniyle Sikiştim
ALINTI
Kapıcımız Hasan’la seviştiğimiz o ilk günün sonunda bir de arkamdan verdim.
Kocam gardrobun içinde hapis, yarı aralık kapağından nefesi kesilmiş, benim Hasan’la sikişmemizi izlediği yetmezmiş gibi o güne kadar hiç göt sikmemiş, gözü açılmamış kapıcımızı da milli yaptım. Yol yordam gösterdim. Am sularımla ıslanan parmağıyla bir güzel okşattım, koca diliyle yalattırdım. Kara deliğimi yalarken, parmağını sokarken ben kendimden geçiyor, hafif hafif inliyordum.
“Banyoda vazelin var, pembe kutu, onu al gel…” dedim. Gitti, aldı geldi. Bir güzel deliğimi yağladı, sikini de pırıl pırıl yaptı. Baktım her şey hazır olunca domalıp önünde girişine hazır bekledim kalçalarımı sallayarak,
“Hadi gel aşkım” dedim. “Yavaş yavaş gir götüme… Milim milim gidip geleceksin, hızlanmayacaksın. Çok hızlı sokarsan canım yanar, bir daha götten vermem sana, ona göre…” diye iyice tembihledim.
Sikinin vazelinlenmiş başını arka deliğime dayadı. Tokmak gibi zorlamaya başladı. Benim delik de vazelinliydi, ben kocamdan idmanlıydım, fazla zorlanmadı ama bayağı bir gerdi deliğimi… O girerken ben talimat yağdırıyor, yönlendiriyordum acemi göt sikicimi…
“Mmmm… Evett… Devam et… Offf… Çok kalın sikin var aşkım… Yavaş… Hızlanma… Ohhh… Dikkat et… Canımı yakma… Ahhh….”
İleri, geri derken o koca sikini köküne kadar gömdü arkama… Vazelin bulaşmış taşaklarının temasını arkamda hissettim, kudurdum. Bacaklarımın arası yine odun girmiş gibi bir dolgunluk hissiyle gerilmiş vaziyetteydi. Baktım canım yanmıyor hiç, kalçamı oynatmaya, kendim ileri geri yapmaya başladım. Korkunç zevk alıyordum. Feryada başladım,
“Evet… Devam et… Ohhh… Harika sikiyorsun… Offff… Sikin harika… Götüm bayram etti… Hiç böyle siken olmamıştı götümü… Yardın götümü aşkım…Ohhhh… Hızlan… Hızlan… Batır sikini… Götümü yar… İçime göm… Ohhhhh…”
Başımı sağa sola sallıyor, kalçalarımı değirmen taşı gibi çalkalıyor, aldığım zevki arttırmaya çalışıyordum. Tabi bu arada zevk feryatlarımı iyice yükseltip arkamdaki aygırı da coşturmayı ihmal etmiyordum. Dizlerim titremeye başlayınca sikini arkamdan çıkardım. Başımı çevirip kısık gözlerle aygara baktım, eli sikinde ne yaptığıma bakıyordu sabırsız sabırsız…
Kolundan tutup sırt üstü yatağa yatırdım. Üstüne çıkıp bacaklarının arasında dikilitaş gibi tavana yükselen, vazelinden parlayan koca sikine doğru kendimi bıraktım. Sırtım Hasan’a dönük, önce sular fışkıran amıma aldım. Birkaç defa oturup kalktıktan sonra arka deliğime aldım tekrar…
Hasan’ın bakış açısını kapatınca görülmeyeceğinden emin olan kocam gardrobun kapağını aralamış, bütün ayrıntıları görmek istercesine parlayan gözlerle pervasız, bize bakıyordu. Hareket halindeydi kocam da… Eli sikindeydi mutlaka, otuzbir çekiyordu kapıcıyla sikişen karısına baka baka… Ben de kocamın gözlerinin içine baka baka inliyor, feryat ediyordum,
“Ohhhh… Sik aslanım… Kocam sikemedi, sen sik götümü… Ohhh… Çok güzel… Yardın götümü Hasan… Ne koca sikin varmış senin… Hayvanlar gibi sikiyorsun beni… Geçir… Dibime sok… Ooohhhh… ”
Sonunda dayanamadı çocuk, kasılmaya başladı. Geleceğini hisseder hissetmez kalktım, yatağa yattım. Hasan’ı üstüme çıkardım. Kaygan sikini hafif terleyen göğüslerimin arasına sıkıştırıp git gel yaptırmaya başladım. Fazla sürmedi, gidip geldikçe ağzıma, çeneme değen sikinin ucundan spermler yağmur gibi yağmaya başladı. Başımı uzatıp sikinin başını ağzıma soktum boşalırken, boruda kalanları yuttum bitirdim. Sonunda ikimiz de yığılıp kaldık yatağa…
“Nasıl, beğendin mi? Genelevdeki sikişlere benziyor muydu?”
“Off… Yenge olur mu hiç? Bitirdin beni, hiç böyle güzel olmamıştı. Kerhanedeki sikişmelere benzemiyordu. Harikasın…” dedi.
Ben kalkıp banyoya gittim, aceleyle bir duş alıp temizlendim, dönüp Hasan’ı gönderdim banyoya… O odadan çıkınca dolaba yaklaştım, kocama,
“Kocacığım nasıl, hoşuna gitti mi karının sikilişini seyretmek?” diye fısıldadım.
Kocam cevap vermeden kızışmış ayı gibi homurdandı. Elini uzatıp yakalamak isteyince kaçtım, kendimi yatağa attım. O anda Hasan da geldi, yanıma yattı. Sohbet etmeye başladık.
“Ee, evlilik ne zaman bakalım?” diye konu açtım.
“Bir kaç hafta sonra evleneceğiz, Buraya getiricem düğünden sonra…”
“Seviştin mi hiç nişanlınla peki?”
“Nerdee yenge, bizim oralarda böyle şeyler olmaz.”
“Hadi canım, köy yerinde, samanlıkta falan, kızlarla öpüşme, elleşme oluyordur saklı gizli… Yalan söyleme bana”
“Ya, ben ikinciyim, ilk nişanlısı Almanya’ya gidince ayrılmışlar. Ama öncekiyle hiç buluşmamışlar, acemi daha… Ben bir kere denedim. Memelerini elbise üstünden okşayıp kalçalarına dokundum. İstemedi önce… Israr edince o da koyverdi kendini. Sonra elini tutup sikime götürdüm, korkup kaçtı. Bi kaç gün sonra yine aynısını yaptım. Bu sefer tuttu sikimi… Ben de onun memelerini çıkartıp öptüm. Pantolonumu indirdim. Çok azmıştım. Sikimi görünce, “offff bu ne böyle” dedi. Sonra başını bastırdım aşağıya… Ağzına aldı, yalamaya başladı, fışkırana kadar yaladı sikimi yenge…”
Bunları duyunca öyle tahmin ettim ki, kızcağız bu işleri biliyordu. Yoksa ilk seferinde boşaltana kadar yalaması… Herhalde bizim safa kendini ellenmedik gonca diye yutturmak istemişti. Kimbilir başka kimlerin sikini yaladı oralarda…
“Neyse, az kalmış artık nişanlınla beraber olmaya… Düğünden sonra doyasıya sikersin artık karını… Beni siktiğini anlatmazsın herhalde karına değil mi?”
“Olur mu hiç yenge? Zaten çok kıskanç kız benimki… Duysa nişanı atar hemen…”
“Desene, düğünden sonra görmeyiz seni bir daha? Karını sikmekten bana sıra gelmez artık…”
“Fırsat buldukça, sen istediğin sürece ben hazırım yenge… Sen merak etme…” deyip, yumuldu yine bana…
Dolaptan çıkamayan kocamın gözü önünde, iki deliğimden de çatır, bağırta bağırta sikti beni…. İnleye inleye, ah’larla, oh’larla üst üste boşaldım. Sonra kalkıp giyindi, kocamın kıyafetlerini alıp gitti. Ancak o gittikten sonra çıkabildi gardroptan benim pezevenk… Çırılçıplaktı, kalkmış siki elinde, bana bakıyordu.
“Offf… Hayvan gibi sikti beni kocacım…” dedim yorgun argın… “Mahvoldum yorgunluktan… Duman etti, haşat etti karıcığını aygır…”
“Öyle mi karıcım?” dedi gülerek… “Az önce hiç de yorgun değildin herifin altında sikilirken… Şimdi sıra bende… Bir de bana domal da, ben de bakayım şu götünün tadına…”
Yorgunluğuma aldırmadan, acımadan domalttı beni… Bir posta da kocam sikti götümü, bütün döllerini arkama akıttı. Bilmiyorum ama, randevuevinde çalışan bir orospu olsam, yarım günde bu kadar yarak yemezdim sanırım… Boşalan kocam yanıma attı kendini,
“Bir daha verecek misin Hasan’a?” diye sordu. Yoruldun demeden sikmesine kızmıştım,
“Vericem tabi, neden vermeyeyim? Yazık değil mi çocuğa? Zavallının kocaman siki var ama hiç tecrübesi yok. Bari bende iyice alışsın, sikişmeyi iyi öğrensin karısı gelene kadar…”
Kapıcımızla ilişkim çok güzel devam etti o günden sonra… İki üç günde bir, fırsat buldukça, kocamlı kocamsız, her çağırdığımda geliyor, bir güzel beni sikine doyurup gidiyordu. Düğün günü yaklaşmıştı iyice… Gidecek, sikinden mahrum kalacağım diye üzülüp duruyordum. Sikişmelerimizi sıklaştırmaya başlamıştım.
O gün de sabah kocamı işe uğurladıktan sonra saat on gibi kapının zili çaldı. Hasan gelmişti mutlaka, servisi bitirmiş, kadınını mutlu etmeye gelmişti. Sevindirik oldum. Üstümdeki sabahlığı fırlatıp attım. Uçuk pembe transparan geceliğimin içinde hiçbir şey yoktu. İstekle kabaran meme uçlarım, vücudumun kıvrımları, tertemiz, kaymak gibi amım, her şey göz önündeydi.
Heyecanla kapıyı açıverdim. Donup kaldım. Hasan gelmişti evet, ama yalnız değildi. Yanında yine kendi gibi kara yağız, ama onsekizlerinde bir gençle beraber kapının önünde dikiliyordu.
“Şey, yenge, yeğenim geldi köyden. İşi öğretmek için beraber servise çıktık. Bir hafta ben gelene kadar benim yerime bakacak.” Kolumu memelerime örtüp bari onları saklayayım dedim iki abazanın parlayan bakışlarından… Ama ne mümkün, göreceklerini görmüşlerdi artık…
“Eh, gelin içeriye, bir çay ikram edeyim bari…” diyerek içeriye aldım, ben de yatak odasına gidip sabahlığımı giydim tekrar…
Dediğim gibi, gençti çocuk, askere yeni gidecekmiş. Adı Murat… Oturdular. Çay ikram ettim. İçmeye başladık. Murat’a tembih üstüne tembih,
“Yengemiz apartmanın yöneticisidir. O ne derse yapacan. Bir şey olursa gelip ona soracan. Bir dediğini iki etmeyecen, ona göre…” diye anlatıyordu oğlana…
Murat çekinerek, kaçamak bakışlarla beni süzüyor, yarısına kadar açık memelerime, sabahlığın yırtmacından köküne kadar görünen çıplak bacaklarıma bakıyordu. Bu da benim hoşuma gidiyordu tabi… Çayları içip kalktılar. Çıkarlarken Hasan’ı kolundan tutup çektim,
“Konuşmamız lazım…” dedim. Murat’ı yolladı, tekrar içeriye girdi. “Bana bak, söyledin mi ona sikiştiğimizi?”
“Yok yenge, söyler miyim hiç? Söz ağızdan bir kere çıkar bizde…”
“Orama burama öyle bakıyordu ki… Biliyor, sen söyledin sandım, merak ettim, sorayım dedim”
“Çekerim kulağını yenge, merak etme sen… Yalnız seni böyle görünce… Bakmamak için taş olmak lazım… Ben bile mahvoldum.” dedi.
“Bak sen…” diyerek güldüm. Elimi sikine attım, taş gibi olmuştu. Eğilip iki eliyle geceliğin bol yakasından avuçlayıp dışarıya çıkardığı göğüslerimi yalamaya başladı. Zevkle kıvranırken,
“Yalnız geldin sandım, ne bileyim yanında onun olduğunu…” dedim. Bir yandan yalarken, bir yandan konuşmasına devam etti,
“Genç çocuk, köy yerinde daha hiç kadın yüzü görmedi dergilerden başka… Seni de böyle görünce napsın, şaşırdı gariban… Hiç siftahı bile yok.”
“Desene aşağıya gidip otuzbir çekecek şimdi? Belki de beni düşünerek, ha?”
“Seni hayal edip çekmezse adam değilim yenge… İyi çocuktur ama… Katır gibi çalışkandır, sessizdir… Benim yokluğmda sana zorluk çıkarmaz.”
“İyi, görelim bakalım…”
Görelim bakalım, senin yokluğunda neler olacak… Senin koca sikinden mahrum, yemeden nasıl durucam, görelim… Pantolonun fermuarını indirip sikini dışarıya çıkardım. Önünde diz çöküp ağzıma aldım. Bir müddet yaladım, yuttum. Sonunda kaldırıp duvara çevirdi. Arkamdan eğilip amımı yaladı. Zaten ıslanmıştı geldiğinden beri, memelerimi yalaya yalaya mahvetmişti beni….
Bir bacağımı kaldırıp malını yerleştiriverdi amıma, deli gibi hızlı hızlı gidip geldi arkamda… Duvarla sikinin arasında ezile ezile, göğüslerim duvara yapışmış vaziyette, çok uzun sürmedi boşalmam… Amımdan çıktı, dönüp önünde çöktüm yine, ağzıma boşalttım erkeğimi… Yüzüme gözüme, memelerime fışkırttı spermlerini… Toparlanıp çıktı gitti.
Ertesi gün Murat servise geldi. Yine utanarak bakıyordu bana… Ben de az değilim. Sabahlığımı giymiş, önünü hafif açık bırakarak bağlamıştım. Göğüslerimin yarısı dışarıda, bacağımın birini hafif öne çıkarınca sabahlıktan kasıklarıma kadar çıplak bacağımı görüyor, başı önünde sözde bakmıyordu. Oynamalıydım onunla… Hiç tecrübesi yoktu… Bir ablalık yapmalıydım…
“Servisin bitince buraya gel.” dedim sertçe…
Burada patronun kim olduğunu bilmeliydi. İçeri gidip siyah külotlu çorabımı giydim. İçimde külot yoktu. Kalçalarımda biten süper mini kırmızı eteğim, göğüslerimin ucuna kadar açık yakası olan bir de bady, ayaklarımda topuklu yüksek terliklerim, tamamdır… Aynada baktım, normal duruşumda bile çorabın üst dikis izleri etekten gözüküyordu. Hafifçe eğilip bakınca şeffaf siyahlığın altında amım gülümsüyordu sanki…
Kapı çaldı, açtım, adamım gelmiş, içeriye aldım. Salona geçtik, koltuğa oturttum. Ben de onun karşısına geçip bacak bacak üstüne atınca minicik etek iyice toplandı. Gürbüz köy delikanlısı, yüzü kıpkırmızı olmuş karşısında beni böyle görünce, mahcup mahcup önüne bakıyor. Muhabbete, benim oğlanı açmaya başladım
“Anlat bakalım, nasıl alışabildin mi buraya?”
“İyidir yenge… Köyden daha iyi…”
“Bir sorun, problem olunca gel bana, çekinme iyi mi canım? Kola içer misin?”
“Zahmet olmasın?”
Kalkıp kıvırtarak yavaşça mutfağa giderken, bir an başımı çevirip baktım. Gözleri kocaman arkamdan bakıyor. Benim baktığımı görünce kızardı utancından, hemen yere dikti gözlerini yine zavallım benim… Bardağı getirip masaya koydum yavaşça, göğüslerim gözlerinin önünde bıngıl bıngıl… Güya çaktırmadan memelerime baktı başı önündeyken, ben görmüyorum zannediyor…
“Hadi iç kolanı, soğuk soğuk iyi gelir. Sıcakladın sen galiba, yanakların kırmızı kırmızı oldu.”
Döndüm, vitrinin en alt cekmecesini açtım. Bacaklarımı kırmadan eğilip yani domalarak bir şeyler arar gibi yaptım. Vitrinin içindeki aynadan görüyorum, kalçalarıma bakıyor. Benim mini etek domalınca tamamen açılmış.
“Nerde sigaram ya…?” diyerek aranmaya devam ettim.
“Burda yenge…” dedi.
Başımı çevirdim baktım, sigara paketi masada duruyor. Murat’ın yüzü iyice kızarmıştı. Koltuğa oturdum bacak bacak üstüne atıp… Bir sigara çektim paketten, kıpkırmızı rujlu dudaklarımın arasına yerleştirdim. Çakmak paketin yanında olduğu halde yakmadım, bekledim. Öyle hayran hayran bakıp duruyor, hareket yok.
“Ateşin var mı canım?” dedim yatak odası sesimle, işveli işveli…
Kendine geldi, fırlayıp gömlek cebinden çıkardığı çakmağını çakıp alevini uzattı. Titreyen elini tuttum sigaramı yakarken… Ateş gibiydi eli… Gidip yerine oturdu. Dudaklarımı yuvarlacık yapıp dumanı havaya savururken yine gözleri dudaklarımdan ayrılmıyordu… Sonra başını önüne eğdi, bacaklarını kapalı tutuyor. Çadırı kurmuş, benden saklamaya çalışıyor, canım benim…
Ben aldırmadan muhabbeti koyulaştırdım. Köyden, tarladan, köydeki kızlardan, Hasan’ın evliliğinden, yavuklusundan konuşturdum hep… Arada dalıyor, direkt bacaklarıma bakıyor, o baktıkça ben bacak bacak üstüne atıyor, bacak değiştiriyorum.
Bacaklarım aralık, külotsuz frikikler veriyorum. Ayaklarımdaki terlikleri çıkarıp ayak parmaklarımı oynatıyorum. Kırmızı ojelerim siyah ince çorabın altında kızıl yansımalar yapıyor. Ben kıpırdadıkça onun gözler mıknatıs gibi takılıyor ayaklarıma… Hoşuma gidiyor onu delirtmek… Kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyorum çocukla… Sonunda kalktım,
“Benim işe gitmem lazım…” deyince o da kalktı, kapıya yürüdük. Ben önde, o tam arkamda giderken “Ayyy..” diye bir çığlık atıp eğildim, ayak bileğimi tuttum. Murat tam arkamdan geldiğinden ben aniden durup eğilince kasıkları kalçalarıma dayanıverdi. Sertliğini arkamda hissettim. Suçlu gibi kendini geriye çekti,
“Ne oldu yenge?” diye sordu arkamdan…
“Uff… Bileğim burkuldu galiba Muratcım… Çok canım acıyor. Terlikler yüksek ya, yürürken bileğim dönüverdi aniden…”
Elimle koluna tutundum, diğer elimle ayak bileğimi tutuyordum. Hafif inleyerek canım yanıyormuş gibi numara yaptım.
“Canım çok yanıyor Murat, beni koltuğa götürür müsün? Yürüyemiyorum…”
Beni kucağına aldı. Koltuğa götürürken mini eteğim bacak aramı kapatamıyor, ben de kapatmak için bir çaba göstermiyordum. Canım yanıyor ya… Bütün hazinem gözünün önünde serili, beni koltuğa uzattı.
“Ne edek yenge? Doktor mu çağırsak acaba?” dedi endişeyle… Bir yandan gözü bacaklarımda, bacak aramda gidip geliyor fıldır fıldır… Külotlu çorabın altında kutumu görüyor besbelli…
“Yok canım, o kadar da değil… Ovarsam birazdan geçer” diyerek ayak bileğimi ovuşturuyorum. “Off… Ama canım da çok yanıyor yaa…” diyerek kendimi arkaya bıraktım can havliyle… Delikanlımın önünde yarı uzanmış, sere serpe yatıyordum.
“İstersen ben ovayım biraz, iyi gelecekse yenge?”
“İyi olur valla Muratcım… Masaj acımı alır biraz… Ben eğilip ovamıyorum” diyerek izin verince ayağıma uzandı. Bileğimi ovalamaya başladı hafif hafif, canımı yakmaktan korkar gibi… Başımı koltuğun kenarına koymuş, gözlerim kapalı, masajın etkisiyle rahatlıyor pozlarındayım. O ayakta, iki büklüm eğilmiş, masaj yapıyor, ben koltukta uzanmış vaziyetteyim,
“Ohhh… Çok iyi… Acımı azalttı biraz… Ama böyle olmuyor Murat, sen rahat değilsin. Sen de otur şu koltuğa, ben ayağımı kucağına uzatayım, öyle ovala…”
Koltuğa oturup arkasına yaslandı. Ben de ayaklarımı kucağına koydum. Acıyan bileğime tekrar masaja başlayınca gözlerimi yumdum. Çoraplı minik ayacıklarımı nasırlı koca ellerinin arasında bir serçe kuşu gibi tutup incitmeye korkarak her yanını ovaladı. Ben biraz acıdan, biraz masajın rahatlama hissinden kaynaklanıyormuş gibi hafif hafif inliyordum sıürekli…
“Oofff… Çok iyi… Ayyy… Mmmm…”
Sanki sevişirken çıkardığım zevk inlemeleri gibi yankılanıyor sesim… Diğer ayağım da kucağında… Topuğumun altında sertliğini hissediyorum. Kirpiklerimin arasından bakıyorum, gözleri bacaklarımda, eteğimin altında, siyah çorabın içinde yatan hazinemde sürekli… Dikkatle bakıyor, ayrıntıları görmeye çalışıyor. Gülmemek için kendimi zor tutuyorum.
Eh, bir yandan da minik röntgencimin parmakları bacaklarımda dolaştıkça tahrik oluyorum. Islaklığımı çorabın dışından görebiliyor mu acaba diye merak ediyorum. Gözlerimin kapalı olmasından cesaret bulmuş gibi, elleri ayak bileğimden yukarıya çıkıyor yavaş yavaş… Bir eli ayak bileğimi ovalarken, diğeri dizlerime kadar ilerliyor, çoraplı bacaklarımı okşuyor hafif hafif… Bugünlük bu kadar yeter diye düşündüm, ayağımı çekip toplandım. Hemen ilk günden üstüne atlayıp ürkütmek istemedim kuşumu…
“Ohh… Çok iyi geldi Murat… Ellerin sihirbazın elleri gibi… Acım geçti… Teşekkür ederim…” dedim.
Sanki oyuncağını elinden almışım gibi mahzun, küskün kalakaldı. Sonra o da toparlandı,
“Geçmiş olsun yenge… Lafı mı olur? Ne zaman istersen emret, gelir masaj yaparım sana…” diyerek kalktı.
Giderken pantolonun önündeki ıslaklığı örtmeye çalışıyordu. Şaşırdım. Ne ara boşaldı bu çocuk acaba… O gider gitmez kendimi küvete attım. Oğlanı hemen üstüme çekip sevişmediğimden pişman, ılık suyun içinde kendimi tatmin ettim.
Ertesi gün evdeydim, tam saatinde servise geldi. Elimle belimi tutuyorum. Sancıdan kıvranıyormuş gibi bir ifade yerleştirdim suratıma… Baktı, gördü hemen, atladı,
“Hayırdır yenge, hasta mısın?” diye sordu merakla…
“Belim, sırtım, bacaklarım… Her yanım ağrıyor Murat… Çok tutulmuş her tarafım…”
Sabahlığın önünü açtım bir an, incecik şeffaf geceliğimi gösterip kapadım. Memelerimin yarısına kadar meydanda, geceliğin ince kumaşından çıplak bedenimi görünce faltaşı gibi açılıverdi gözleri yine… “İncecik giyiniyorum, sonra ceryanda kalınca, her yanım tutuluyor işte…” Yutkundu,
“Bileğin geçti de mi yenge?”
“Aa evet… Dün çok güzel masaj yaptın, çok iyi geldi. Sahi, işin bitince gelip sırtımı da ovar mısın?” Gözleri parladı,
“Emrin olur yenge…”
Bizimki açılıyordu gittikçe… Sevindim. İyi gidiyorduk. Sabahlığın altına şeffaf tangamı giydim. Yarım saat kadar geçti, kapı çaldı. Masajcım gelmişti, kapıyı açıp içeriye aldım. Arkamdan gelmesini söyleyip yatak odasına gittim. Kocamla kullandığımız masaj yağını elime aldım, baktım, koridorda kapıda duruyordu tedirgin…
“Gelsene, orada mı masaj yapacaksın yoksa? Bak, masaj yağı bu, iyice, yedire yedire sür her tarafıma…”
Başı önde girdi odaya, yağ şişesini eline verdim. Arkamı dönüp sabahlığımı çıkarttım. Tül geceliğimi de başımdan sıyırıp attım… Altımda bir tanga külot, yatağa uzandım. Yatağın kenarına oturdu. Heyecanla bekliyordum yapacaklarını…
Masaj yağını sırtıma damlattı. Aşağıya, belime doğru süzülen masaj yağının damlalarını hissedince ürperdim. Eline de bolca sürdü. Sırtımdan başlayıp ellerini gezdirmeye, ovmaya başladı. Etajerin aynasından görüyordum hareketlerini… Bazen yumuşak bazen sertçe ovuyor, boynum belim her yerimde kaygan parmakları dolaşıyordu.
“Bacaklarımı unutma Murat…” diye tembihledim mest olmuş vaziyette…
Eliyle bacaklarımı sırayla ovuyor, ayak parmaklarımdan baldırlarıma kadar gidip geliyordu. Bacaklarım ayrık olduğundan küçücük tanga külodumun ağı araya girmiş, sıkıyordu. Düzeltmeye kalkmadım. Oturduğu yerden sanırım amımın dudaklarını falan iyice ezberlemişti. Masajdan mest olmuş şehvet dolu sesimle mırıldandım,
“Mımmm…. Çok güzel yapıyorsun… Daha önce yaptın mı bu işi sen?”
“Yok yenge, köyde amcamın eli vardır, ağrısı sızısı olan gelir, o da ovar. Ondan öğrendim ben de…”
“Ama öyle güzel yapıyorsun ki… Evleneceğin kadın yaşadı valla… Masaj yapa yapa sevişirsin karınla sen…” Ne yapıp edip, lafı erotik çağrışım yapacak şekilde bağlıyordum. Sesimi kısıp iniltiyle karışık mırıldandım, “Her an uyuyabilirim. Belimin ağrısı kesilsin diye ağrı kesici almıştım. Bilseydim senin böyle güzel masaj yaptığını, ilaç içmezdim. Eğer uyursam sen kapıyı çekip gidersin Murat…”
“Tamam yenge. Merak etme, sen rahatına bak…”
Eliyle bacaklarımı sırtımı güzelce yoğurdu. Sırtımı okşayan eli yan taraftan göğüslerime yaklaşıyordu. Gözlerimi kapalı sanıyordu, oysa kirpiklerimin arasından bütün hareketlerini aynadan seyrediyordum
“Yenge iyi geliyor mu? diye fısıldadı kulağıma yaklaşıp. Hiç ses çıkarmadım. Derin uyuyormuş gibi nefes alıyordum. Bir kaç defa daha ara ara sordu,
“Uyudun mu?”
Hiç ses çıkarmadım. Bundan cesaret aldı, yavaşça kalçalarımı ovalamaya başladı. Ovalıyor, ikiye ayırıp başını yaklaştırıyor, yakından bakıp bacak aralarımı kokluyor, kokusunu içine çekiyordu. Tanga külodumun incecik ağını yana çekti. Götümün deliğini, amımın dudaklarını artık rahatça görebiliyordu. Bacak aramdaki parmakları cesaretlenmişti iyice, amıma dokunuyor, parmak uçlarıyla okşuyordu. İlk defa kendini elleten bakire genç kızlar gibi heyecanlanıyor, ıslanıyordum.
Elinin baskısı arttı, amımın dudaklarına sürtüyordu parmaklarını… Zevk aldıkça ben de arada kıvranıyor, kalçamı oynatıyordum. Uyandım diye korkuyla elini çekiyor, ses gelmeyince okşamalarına devam ediyordu. Parmaklarını amımın ıslaklığına, sularıma batırıyor, sonra parmaklarını çekip burnuna götürüyor, kokusunu içine çekiyordu. Sonunda dayanamadım, uyku mahmuru bir sesle,
“Ayyy…” deyip başımı kaldırdım. Korkuyla elllerini üstümden çekip bana baktı,
“İçim geçmiş bir an… Uyudum galiba… Masajın çok iyi geldi Murat…” diyerek döndüm, sırt üstü yattım. Üstümde amcığımı saklayamayan, minicik bir şeffaf tanga vardı giysi olarak… İri, uçları sertleşmiş memelerimi görünce gözleri kocaman oldu.
“Aaa… Niye öyle bakıyorsun? Doktor sayılırsın sen… Bak, iyi ettin beni doktor… Sancılarım geçti. Hadi biraz da önden masaj yap…” diyerek gözlerimi kapadım.
Tekrar ellerine yağ döküp bu kez göğsüme, karnıma, bacaklarıma masaj yapmaya başladı. Eğilip memelerime yaklaşıyor, avuçluyordu. Yağlı, kaygan eller bacak aralarımda dolaştıkça huylanıyor, kısrak gibi üstüme çekmemek için kendimi zor tutuyordum. Şuh bir sesle,
“Uykudan dökülüyorum Muratçım… İlaç etkisini gösteriyor galiba… Ben uyuyunca sen gidersin, olur mu?” dedim.
Benimki tamam diyerek masaja devam etti. Bir müddet sonra tekrar seslenmeye başladı. Bende ses yok… Bir daha sesleniyor… Bir daha… Mırıl mırıl konuşmaya başladı masaja, daha doğrusu beni okşamaya devam ederken,
“Uyudun mu yengem? Oh, benim güzel yengem… Bitirdin beni yengem… Böyle de yatılmaz ki be yenge… İnsan evladıyım ben… Şu güzelliğe bak… Şu memelere bak… Yemin olsun, köydeki gencecik Hatçe’de yok böyle taş gibi memeler…”
Benden hiç ses çıkmayınca eğildi, ayaklarımı hafif hafif, uyanmamdan, tepki göstermemden korkarak öpmeye, parmaklarımı yalamaya başladı. Islak, sıcak dil ayak parmaklarımda, tabanlarımda, üzerinde dolaştıkça huylanıyor, zevkten deliriyordum. Bir elindeki yağı kağıt havluya silmiş, pantolonun üzerinden kalkmış, isyan eden sikini okşuyordu.
Kasıklarıma kadar okşaya okşaya geldi. Külodun üstünden amımı okşadı, avuçladı. Sonra tangamın ağını yana çekti. Başını yaklaştırıp amımı öptü. Diliyle sularımı yaladı. Bacaklarımı aralayıp arasına girdi. Daha da ileriye gitmek niyetindeydi sanırım…
Hiç ses çıkarmadan bacaklarımın arasında duran başını kıstırıverdim. Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Korkudan donmuş, kocaman gözlerine, ıslak ağzına baktım. Sert bir sesle,
“Eh Murat… Ben sana güvendim, senin yaptığına bak… Utanmadan amcığımı yalıyorsun. Kocam görse vurur seni biliyor musun? Orospu muyum ben?” Öyle korkmuştu ki… Kekeledi,
“Yenge… Şey… Özür dilerim… Çok özür dilerim yenge…” deyip başını bacak aramdan kurtardı, zıplayıp ayağa kalktı. Sikinin çadırı hala pantolonun önündeydi.
“Bana bak… Kimseye anlatmayacaksın bugün burada olanları… Yoksa avazım çıkana kadar bağırır, bana saldırdı, tecavüze kalktı derim. Başına gelecekleri sen düşün… Sana mı inanırlar, bana mı? Hasan’a bile tek kelime etmeyeceksin. Kimseye… Ağzını sımsıkı kapatacaksın. Tamam mı?” Öyle korkmuştu ki sesimin sert tonundan.
“Tamam yenge… Söz, kimseye demem. Bir daha da yapmam, dokunmam… Bağışla beni…” diye yalvararak geri geri gitmeye çalışıyordu.
“Dur bakalım nereye öyle?” Şaşkın ve korkulu bakıyordu bana, arkasından ne gelecek diye merakla bekliyordu.
“Gel buraya… Olan oldu, devam et bari yalamaya… Başladığın işi bitir. Gerçekten daha önce bir kadınla yatmadın mı sen?” diye sordum elinden tutup yanıma çekerken…
“Yok yatmadım yenge…” dedi yanıma otururken…
“Amımın yalanacağını, öpüleceğini nerden biliyorsun öyleyse yaramaz?” dedim gülerek… “Kürek gibi dilinle zevkten öldürdün beni, amımı yalaya yalaya… Hadi, çıkar şu donumu da, rahat rahat yala bari… Demin korka korka yapıyordun.”
“Dergilerden, resimlerden biliyom yenge… Hep merak ederdim” dedi.
Gözlerinin içi gülüyordu. Masaj yağına bulanmış, am dudaklarının arasına kaçmış tangamı çıkardı yavaşça… Kalçamı kaldırıp yardım ettim. Bacaklarımı aralayıp oğlanı davet ettim yerine… Kasıklarıma başını gömdü… Saçlarından tutup yönlendirdim istediğim gibi…
“Merak edermiş beyimiz… Al bakalım, merak ettiğin şeyi yap bana… İçinden nasıl geliyorsa yala amcığımı… Her tarafında dilini dolandır… Ohhh… Orası… Orasını yala… Sertleşmiş di mi? Orayı em şimdi…. Klitoris orası… Bızır… Kadınların en zevk aldığı yer… Ooohhh… Em… Çok iyi… Arada yala…. Mmmm…. Dilini içine sok bakayım…. Ohhhh… Sıcacık dilin… Hani parmakların nerde senin? Parmaklarını da istiyorum. Ooohhh… Evet… Öyle… Arkamı da okşa…. Mmmm… Başparmağınla okşa bakayım arkamı…. Deliğimi okşa kaygan kaygan…. Ooohhh…”
Yalanmadık, ellenmedik yerim kalmamıştı. Öyle zevk alıyordum ki… Yağlı, kaygan parmakları arka deliğimi okşadığında hele, ben bittim. Orgazmın zirvelerinde dolaşmaya başladım. Sarsıla sarsıla, saçlarına parmaklarımı geçirip çekiştire çekiştire dakikalarca boşaldım. Kendim koyuverdim sonunda… Ellerim iki yanımda, hala şimşek gibi zevk kasılmaları yaşıyordum.
Baktım, ben kendimi kaybederken o üstündekileri çıkarmış, öyle oturuyor yanımda… Bir tek uzun donu kalmış ayağında… Gülümsedim. Öyle sevimli duruyor ki… Merakla bakıyor bana, kasılmalarımı seyretmiş, siki donunu kabartmış. Elimi uzatıp belini okşadım, gülümseyerek,
“Donunu da çıkar bakayım… Sikini göreyim, nasılmış?”
İkiletmedi sözümü, hemen ayağından sıyırıverdi. Kocaman kabarıklık şimdi bacaklarının arasında serbest kalmıştı. Ne yiyordu bu çocuklar böyle köyde? Neredeyse Hasan’ın siki kadar vardı gencecik oğlanın aleti… Sarı kıvırcık tüyleri vardı dibinde… Çok güzeldi, hoşuma gitti siki… Uzanıp okşadım, ağzıma alıp yalamaya başladım. Okşamamla irkilen oğlan ellerini arkaya atıp kendini bana bıraktı. Bir de ağzımın içinde emmeye başlayınca kendinden geçti,
“Offf… Amann… Yenge… Ne yaptın sen…” Fazla uzun sürmedi. Zevkten kasılan karın kasları dalgalanmaya başladı. “Geliyom yenge…” diye inledi.
Elini uzatıp sikini tutmak, benden kaçırmak istedi, bırakmadım. Elimin tersiyle eline vurup ağzıma, boğazıma kadar gömdüm sikini… Gırtlağıma boşaltmaya başladı döllerini… Kalçalarını indire kaldıra, kasılarak boşaldı oğlan… Son damlaları çıkarırken yüzüme fışkırttı. Gözünün içine baka baka yanağımdan akan menileri sıyırıp yaladım. Yüzü kızarmış, gözleri zevkten kaymış, şaşkın vaziyette beni izliyordu. Güldüm, elini tutup,
“Hadi gel, temizlenelim.” dedim, banyoya götürdüm küçük sevgilimi… Yüzümü yıkadım, o da sikini yıkadı, temizlendik. Çırılçıplaktık banyoda… Kaslı bedenine sarıldım sımsıkı… Boynuna kollarımı dolayıp öptüm.
“Kucağına al beni şimdi, yatağımıza götür aşkım…” dedim.
Tüy gibi kaldırıp kolayca kucağına aldı, yatağa götürdü, uzattı. Bacaklarım aralık yattım. Yanıma uzandı, başını kasıklarıma gömüp amımı yaladı yine… Hoşnutlukla açtım bacaklarımı, yine zevkle kıvrandım,
“Hoşuna mı gitti amımı yalamak?” diye sordum. Yalamayı kesmeden,
“Evet yenge… Öyle güzelmiş ki am yalamak… Şeker gibi tadı…. Yaladıkça yalayasım geliyo…”
“Ohhh… Yala o zaman… Çok güzel yalıyorsun… Ye amcığımı… Afiyet olsun… Sularımı içtin bitirdin Murat… Erittin beni… Ooohhh… İyi öğrendin sen am yalamasını… Bitiriyorsun beni…” Uzun uzun yaladı. Baktım, siki yine taş gibi… Saçlarından tutup başını çektim amımdan, bacaklarımı araladım,
“Hadi şimdi gel bakalım… O koca sikini ver bana… Yuvasına koyalım onu… Milli yapalım seni… Siftahını bende yap…”
Bacaklarımın arasına geldi hevesle… Telaşlı telaşlı kalkmış sikini amıma dayadı… Elimle tutup yön gösterdim, amımın dudaklarına dayadım koca aletini… Kendini göstermek istercesine aceleci davranıyordu. Birden amıma köklemeye çalıştı, yarıya kadar soktu amıma… Belinden tutup engel oldum.
“Ahhh… Canımı yaktın… Yavaş koçum… Erkeğim… Kızları ürkütürsün böyle yaparsan… Önce yavaşça girilir… Önce alıştıra alıştıra sikilir kadın… Oohhhhh… Oohhhh… Ama devam et şimdi… Devam… Ahhh… Hızlan… Hızlan… Oohhh… Yar beni… Diple… Vur amcığıma… Harikaa… Güzel… Çok güzel… Ooohhh… Bastır şimdi… Ez beni altında… Evet… Böyle… Kalçanı oynat… Yarrağını çevir içimde… Amcığımı ez… Evvet… ”
Oğlan hızlandı, hızlandı… Üstümde gidip geliyor, makine gibi döşüyordu bana… Motor pistonu gibi sularımı fışkırta fışkarta sikiyordu beni… Dayanamıyordum artık, inlemelerim, feryatlarım arttı. Gözlerim kayıyordu zevkten… Ben kasıldıkça oğlanın sikini kastım içimde, dalgalanan vajinal kaslarımla sikini sağmaya başladım. O da boşalmaya başladı. Aldırmıyordum artık içime boşalmalarına, hap kullanmaya başlamıştım. Döllerinin sıcaklığını hissettim amımın derinlerinde… Böğürerek kasıldı, boşaldı içime… Ter damlacıkları süzülüyordu göğsünden…
Kendini bıraktı, üstümde tüm ağırlığıyla, altında ezildim. Şikayetçi değildim. Dünyanın en güzel şeyi buydu herhalde… Karşılıklı yaşanan büyük bir orgazm sonrası, bacaklarımın arasında uzanan, zevkten öldürdüğüm erkeğin altında şehvet sarhoşluğuyla yatıp kalmak… Kim galip, kim mağlup belli olmayan bir savaş sonrası yorgunluğu… Mahmurluğu…
Öylece yatıyordu, başını boynuma gömmüş, dudakları omuzlarımda… İtip yana devirdim. Sırt üstü yatan erkeğimin üstüne bacağımı atıp terli göğsünü, kaslı karnını okşadım. Ürperdi,
“Güzel miydi?” diye sordum alacağım yanıtı bile bile…
“Ohhh… Harikaymış… Amdan sikmek göt sikmeye benzemiyormuş…” dedi zevk sarhoşluğuyla…
Gözlerim açıldı. Bak sen… Demek ki göt sikmişti bu yalancı köpek… Karnını okşayan elimi sikine götürüp tuttum. Parmaklarımı sikinde hissedince kıvrandı. Az önce içimi parçalayan alet şimdi yarı ölgün duruyordu parmaklarımın arasında… Sırt üstü yatağa attım kendimi… Onu da bacak arama yönlendirdim, yalamasını istedim. Amımın kokusun duyunca siki sertleşirdi yine nasıl olsa…
“Demek amdan sikmek göte benzemiyor ha?” dedim. Yüzüme baktı. “Sen kendin söyledin göte benzemiyor diye… Söyle bakalım kaç kere göt siktin? Yalancı seni… Bir de hiç kadın sikmedim diyorsun bana, kandırıyorsun”
“Yok yenge… Yalan değil… Köyde kadın nerde bulcan da am sikecen… Bir kız vardı. Bikaç defa götünden siktim o kadar… Hamile kalınmazmış götten sikince…”
“Kız da sana götten verdi öyle mi? Kimmiş bu kız peki? Evlenicem diye kandırdın mı yoksa kızı?”
“Bizim köyden işte…” Yüzü kızarmış, heyecanlanmış, konuyu kapatmak istiyordu. Tekrar amımı yalamaya başladı. Kendimi çektim,
“Anlat bakalım köyde kırdığın cevizleri küçük bey…” Kıskandım mı biraz ne… Yüzü mahzunlaştı, ben üsteledim, anlattırdım.
Her karşılaşmalarında bakışıyorlarmış, birbirlerine gülüşüyorlar falan… Hep aynı kız oğlan muhabbeti… Kız şehirden biriyle nişanlıymış. Bir gün nişanlısı geldiğinde onları takip etmiş. Bir tenhada ağaç altında nişanlısıyla buluşmuş öpüşmüşler. Etrafta kimseler yok, çocuk kızın memelerini yalamış, kız da nişanlısının sikini ellemiş. Sonra sikini çıkarıp ağzına almış, bir güzel yalamış. Nişanlısı boşalırken, Murat da gizlendiği çalı dibinde otuzbir çekmiş.
O günden sonra kızı hep takip etmiş. Bir gün kızı yalnız kıstırmış. Nişanlısıyla yaptıklarını gördüğünü, aynısını ona da yapmasını, yoksa herkese anlatıp dedikodu çıkaracağını, köy yerinde rezil edeceğini söyleyip şantaj yapmış.
Kız itiraz etmiş önce ama hem korkudan, hem de memelerini okşamasından aldığı zevkle kendini bırakmış, koyvermiş. Eğilip sikini çıkarmış, bir güzel yalayıp emmiş, oracıkta, ayakta boşaltıvermiş Murat’ı…
Bu olay tanıdık gelmişti bana… Yani kızın nişanlısıyla oral seks yaptığı sahneyi Hasan anlatmıştı bana… Yoksa Murat’ın anlattığı nişanlısına oral yapan kızla şehirdeki nişanlı Hasan’mıydı diye aklıma kurt düştü. Ya öyleydi, ya da köyün bütün nişanlı kızları oral seks yapıyordu kuytularda…
“Demek şantajla kızı kandırdın. Peki yapmasaydı köyde herkese söyler miydin gerçekten? Bence yaptığın doğru değilmiş”
“Yok yenge, söylemezdim. Nişanlısı da köylüm… Bilse böyle olduğunu vurur beni heralde. Sonra yine takip ettim onu… Benim takip ettiğimi bile bile, arkasına baka baka nişanlısıyla seviştiği yere gitti. Yalnızdık, yanına gidip sarıldım. Baktım hiç karşılık vermiyo, öpüşmeye başladık. O da istiyor aslında besbelli, tadını almış, alışmış garip ne yapsın… Nişanlısı da ayda, iki ayda bir köye gelince… Ben de arkasından gelip ısrar kıyamet isteyince… Neyse yenge… Bu sefer ben istemeden kendisi çıkardı sikimi, yalamaya başladı. Biraz sonra benim siki bıraktı, kalktı,
“Hep ben yalıyom Murat, haksızlık bu valla…” dedi. Ben de indiriverdim şalvarını, içinde bir şey yok… İlk defa canlı am gördüm o gün… İlk defa am yaladım. Yaladıkça altımda inleyip duruyordu. Sonra kalktı, önümde domaldı. Arkasına geçip sikimi sürttürdüm bacak arasına, amına… Elini tükürükleyip götünün deliğini ısladı,
“Şimdi sikini götüme yavaşça sok… Merak etme ordan sikince anlaşılmaz. Hem kızlığım bozulmaz, hem hamile kalmam” dedi. Ben de şaşkın şaşkın bakıyordum, neler biliyormuş bu kız diye… Neyse yenge, böylece ilk kez o gün öğretti bana, bir güzel götünden siktim. Güzel olmuştu.
Sonradan bana yemin verdirip kendisi anlattı. İlk nişanlısı götünden sikmiş, alıştırmış bunu… Almanya’ya gidince nişanlısı ayrılık girmiş, anlaşamamışlar, ayrılmışlar. Bizim oralarda kızın yaşı yirmiyi geçince evde kalmış derler. O da hemen ikinci defa nişanlanmış. Şimdi… Nişanlı… Yakında evlenecek. Sana anlattım diye yeminim bozulmuş olmaz di mi yenge? Sen köyden değilsin nasıl olsa… Öyle değil mi”
Can kulağıyla dinledim anlattıklarını… Hasan da ikinci nişanlısıyım demişti daha önce… İlk nişanlı Almanya’ya gidiyor… Aynı köyden üçü de… Bu kadar tesadüf olamaz diye geçti aklımdan… Anlaşılan bizim Hasan’ın evleneceği kız, oğlanlarla anal seks yapan bakire kaşarın, azgının tekiydi.
Vay orospu vay… Ben kızken onun kadar sikişmemiştim. Bu, köy yerinde vermediği, sikişmediği adam kalmamış nerdeyse… Neyse, bir şey belli etmedim. Bir yandan da anlattığı hikaye kudurtmuştu beni… Canım anal seks istedi o anlattıkça… Kalkıp yatağın üstünde döndüm, dizlerimin üstünde domaldım. Kalçalarımı sallayıp Murat’a seslendim,
“Hadi bakalım. Beni de götümden sik şimdi… Bakalım iyi öğrendin mi, bir de ben not vereyim sana…” Hemen yanaştı hevesle,
“Emrin olur yenge…” dedi. “Nerenden istersen… İstediğin yerinden sikerim seni, sen emret yeter ki…”
Arkamdan yaklaşıp başını gömdü, amımı götümü yaladı bir güzel, ıslattı deliğimi… Siki yine kalkmış, taş gibiydi. Amıma yönlendirdim önce… Arzuyla ıslanan, suları akan amıma girdi koca sikiyle… Gidip geldi… Am sularımdan ıslandı aleti… Sonra çıkarttırdım. Elime bolca tükürük alıp götümün deliğine sürdüm, parmaklarımla içerilerine kadar sürüp ıslattım, iyice kaygan hale getirdim göt deliğimi…
“Hadi aslanım… Şimdi götten sikme zamanı geldi. Götüme de koy şimdi… Geçir götüme…”
Islak aleti dayadı götüme, sokmaya başladı. Gidip geliyor, dibime kadar kökleyip duruyordu. Büzüğümün etrafındaki kaslar kasılıp gevşiyor, kalın sikin büzüğümdeki, göt duvarlarımdaki temasıyla zevkten deliriyordum. Tatlı tatlı, esnete esnete sikiyordu beni… Arada çıkarıp alta, amıma sokuyor, bir zaman da amımda gidip geliyor, beni zevkten çıldırtıyordu. Zevkten inleyip duruyordum.
“Nasıl yenge? Hoşuna gidiyo mu? İyi öğrenmiş miyim? Güzel sikebiliyo muyum seni .?” Bizimki açılmıştı anlaşılan, mahcupluğu, çekingenliği benim amımın derinliklerinde, göt deliğimde kaybolmuş gitmişti… Mahcup delikanlının yerine azgın, yırtıcı, sikici bir erkek gelmişti şimdi… Amıma koymuştu, şimdi de götüme koyuyordu.
“Ohhh… Hem de nasıl… Harika sikiyorsun aslanım benim… Yarağın dolduruyor içimi… Sok çıkar, istedigin gibi sik beni erkeğim… Kadının oldum senin… Sik sikebildigin kadar… Oohhh…” derken şehvetle inliyordum. Gelmeye başlamıştım… O da kasılıp, dişlerinin arasından tısladı,
“Ben de geliyom yenge…” dedi. Çıkarıp ağzıma aldım. Kendi amımı parmaklarken başladım erkeğimin am kokan yarağını yalamaya… Anında fışkırdı yine ağzımın içinde, gırtlağımdan aşağıya yağ gibi kaydı spermleri… Yatağa yığılıp kaldık pestil gibi… Bir müddet yattık, sonra kalktı, giyinip gitti. Ben de kendimi banyoya zor attım.
Akşam kocam gelince en ince ayrıntısına kadar olanları anlattım, onu da azdırdım. Bir posta da onunla sikiştim. Sekse doymuştum iyice…
Ama kocam kızdı bana… Neden Murat’la sikişmek için onu beklememişim, neden onun önünde sikişmemişim diye demediğini bırakmadı… Tövbe tövbe… Sapık herif… Pezevenk kocam benim…
Söylenmesine aldırmadan mutlulukla sarıldım kocama… Böyle rahat, geniş, karısının başka erkeklerin altına yatmasından, sikişmesinden zevk alan koca da dostlar başına…
Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32